20 Aralık 2012 Perşembe

Toplist

Googlede yükselmeniz açısından ve pagerank değerinizin artması için sizlere bir site öneriyorum.Bu site öyle bir site ki tamamen seo alt yapısı tamamlanmış bir toplist.Diğer sitelere göre bu siteye sitelerinizi eklemeniz daha mantıklı.Çünkü hem ana sayfa hem kategorilerden hemde sitenizi eklediğiniz özel sayfada sitenize link veriyor.Hemde direk çıkışlı bir link.Böylece aldığınız linklerin sayısı artıyor.

14 Eylül 2012 Cuma

Kısa ve uzun karışık anasınıfı ve okul öncesi tekerlemeler

Kısa ve uzun karışık anasınıfı ve okul öncesi tekerlemeler sayfasından daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.Tekerlemeler daha detaylı anlatılmıştır.

Masal Tekerlemesi 1
For foradan sür süreden,
Manisa''dan Tire''den,
Yenice çıktım buradan,
Konaraktan göçerekten,
Lale, sümbül biçerekten,
Kahve, tütün içerekten.
Sulu yerde peynir ekmek,
Susuz yerde kavun, karpuz yiyerekten, Az gittim, uz gittim,
Birde arkama baktım,
Bir arpa boyu yol gitmişim.
Eve vardım, ekmek yedim,
Hoca''ya vardım değnek yedim,
Babam bana darı verdi,
Ben darıyı kuşa verdim.
Kuş bana kanat verdi,
Ben kanadı havaya verdim,
Hava bana yağmur verdi,
Ben yağmuru yere verdim.
Yer bana çimen verdi,
Ben çimeni koyuna verdim.
Koyun bana kuzu verdi,
Ben kuzuyu bey''e verdim,
Bey bana katır verdi.
Bindim katırın beline,
Gittim urum eline,
Katır beni düşürdü,
Elimi yüzümü şişirdi.
Kızlar geldi bakmaya,
Kıyamadım öpmeye.
Ninem geldi almaya,
Yollarıma bakmaya.
Ninemin nesi var?
Koynu dolu muzu var,
Soydum yedim muzunu
Tuttum onun sözünü.
Gide gide gittim,
Bir çayıra girdim.
Gökten bir beşik indi,
İçinden bir bebek indi.
Allah dedim, büyüttüm,
Ninni dedim, uyuttum,
Hak yoluna gönderdim.
Hak yolunda bir kilim,
Hurmalar dilim dilim.
Onu yiyen dervişler,
Hak yoluna ermişler.

Masal Tekerlemesi 2
Var varanın, sür sürenin,
Baykuşu çok viranenin.
Destursuz bağa girenin.
Hali duman demişler.
Ah, ne duman, ne duman,
Yaşım üç müydü, beş miydi, daha o zaman.
Yediler yemiş...
Parayla biter her iş
Dediler:"Abdal, Gitme burda kal!"
Bana bir kız aldılar, nikâh ettiler
Açtım bir duvak, Baktım bir kabak.
Adamdan azma. Dişleri kazma,
Ensesi telli, Kurbağa belli.
Sağlamdır yapısı, Sağlıkla oturası.
Elbet olur bir çocuk anası.
Dediler ki bana:
"Baban dünyaya gelmiş"..
Oraya saldırdım, buraya saldırdım;
Bir beşlik buldum;
Verdim müjdeye.
Eve gittim.
Babamı sarmışlar, sarmalamışlar,
Otuz urganla,
Dokuz yorganla,
Un çuvalı gibi dayayıp koymuşlar...
Annem dedi ki:
"Kızım, babanı salla!"
Ben de sallarken tıngır mıngır,
Kırk merdiven aşağı atlattım.
Annem gitti çeşmeye,
Bbabam gitti Eşme''ye,
Ben gittim dert deşmeye...
Elimde bir çuvaldız vardı,
Diktim oturdum.
Kalaycı oldum kalayladım kapları:
Hep kırıldı tavaların sapları...
Tabip oldum yaptım ecza hapları;
Zehirledim birkaç kişi..:
Oradan gittim bir vilâyete...
"Nerden geliyorsun derviş?
Nedir bu geliş? Var mıdır bir iş?
Nerden geliyorsun Abdal?
Sen burada kal.
Alalım sana bir ebru hilâl,
Zülüfler yaldız, benler yıldız,
Devlet tacı başında,
On üç, on dört yaşında;
elinde yüzük, bakmaya yazık..."
Gittim bir memlekete dahil oldum.
Bakkal olsam kaldıramam kantarı.
Kasap olsam sallayamam satırı.
Berber olsam eş dost hatırı...
Oldum bir hamamcı.
Elimde beş para sermaye var;
o geldi yıkadım, bu geldi yıkadım,
eş geldi yıkadım, dost geldi yıkadım...
Beş para sermaye bitti.
Eşe dosta rezil olmaktansa, dedim,
baba memleketine gideyim. Çıktım yola...
Az gittim, uz gittim; dere tepe düz gittim.
Bir dağ başına geldim.
Baktım aşağı, bir düz ova.
Ovanın ortasında bir saray,
Pırıl pırıl yanıyor.
Gittim saraya baktım:
Kırk ayak taş merdiven,
Kırk ayak tahta merdiven.
Çıktım yukarı, büyük bir sofa.
Sofanın köşesinde kırk siyah perde.
Kırk siyah perdeyi açtım: Baktım, bir hanım...
Kadına hayran olup bakmışım.
Orada üç gün, üç gece kalmışım.

Masal Tekerlemesi 3

Var varanın, sür sürenin,
Destursuz bağa girenin hali budur!
Zaman zaman içinde,
kalbur saman içinde...

Deve tellâl iken,
Horoz şahna iken,
Serçe berber iken,
Ben babamın beşiğini
Tıngır mıngır sallar iken...
Hamamcının tası yok,
Külhancının baltası yok,
Çarşıda bir adam gezer,
Peştemalının ortası yok.
Biz üç kardeştik.
Birimiz kör,
birimiz topal,
birimiz çolak...
Babamız Allah rahmet eylesin, pek erken öldü;
bize, yalnız üç duvarı sağlam,
bir duvarı yıkık bir ev
çakmaksız bir tüfek,
dipsiz bir kazan bıraktı.
Bir gün hep birlikte ava gittik.
Kör kardeşimiz birden:
"Bak, bitmemiş bir ağacın dibinde,
doğmamış bir tavşan yatıyor!" diye bağırdı.
Hep gözlerimizi oraya dikdik,
çolak kardeş tüfeği kapıp, nişan aldı.
Kör kardeş de ateş etti.
Topal kardeş koşup tavşanı getirdi.
Böylece, bitmemiş ormanın dibinde,
doğmamış tavşanı,
çakmaksız tüfeğimiz,
çolak elimiz,
kör gözümüzle vurup,
topal bacağımızla koşup yakalayarak,
eve getirip yüzdük.
Dipsiz kazana koyup altını ateşledik.
Ağzımızın suyunu akıtarak
tavşanın pişmesini bekledik.
Çok yorulduğumuzdan, acıkmıştık,
beklemeye de sabrımız yoktu,
kazanın kapağını kaldırınca ne görelim?..
Tavşan ortadan kaybolmuş.
Meğer tavşan, kaçmış da üstteki kapağın haberi bile olmamış.
Ellerimiz böğrümüzde kaldı.
Hepimiz süt dökmüş kediye döndük.
Birer köşeye çekilerek,
kukuma kuşu gibi düşünmeye ve bir çare aramaya başladık.
Sonunda, ben bir çare düşünüp,
"Şunun suyu ile yemenilerimizi boyayalım" dedim.
Hemen işe başladık.
Fakat, su mu az geldi, ben mi çok sürdüm, bilmem; ne oldu,
yemenimin birini yağlayınca;
öbürüne yağ kalmadı.
Sen misin beni yağsız bırakan diyen öbür yemenim,
başını alıp gitti.
Bana küstü.
Derken ben de arkasından yola düştüm.
Az gittim uz gittim,
dere tepe düz gittim.
Tam bir arpa boyu yol gitmişim ki,
Yemenimin tekini çift süren bir ihtiyarın ayağında gördüm.
"Ver baba" dedim,
"bu yemeni benimdir!"
Çiftçi yalvarırcasına yüzüme baktı:
"Aman evlâdım", dedi,
"bu yemeniyi benden alma,
şu ekili tarla senin olsun..." diyerek,
bir buğday tarlasını gösterdi.
Bir tek yemeniyle koca bir tarlanın değişmesine pek memnun olarak,
çiftçiye ben de yemeniyi bağışladığımı söyledim.
Tarlanın bir köşesine gidip postu serdim, uyudum.
Aradan; günler, aylar geçti,
bizim buğday tarlası biçilmeye hazır oldu.
Bir sabah erken kalkıp,
yapayalnız bu koca tarlayı tek orakla nasıl biçeceğimi düşünürken,
birden karşıdan gözlerinden alev saçan bir kurt göründü.
Bana doğru gelmeye başladığını görünce,
korkumdan elimdeki orağı sallayıp,
kurda doğru attım.
Orağın sapı gidip, kurdun karnına gömüldü.
Can acısından ne yapacağını şaşıran hayvan,
tarlanın içinde dönmeye başladı.
Kurt kaçtı, orak biçti, kurt kaçtı, orak biçti.
Ben bir ağaca çıkıp seyrettim,
kalmadan koca tarla dümdüz oldu.
Kurt da bırakıp gitti.
Tarlanın biçildiğine ne kadar sevindim, bir görseniz.
Ama birden başakların yığın edilmesi aklıma geldi.
Ben günlerce çalışsam bunu beceremezdim.
Hele bir sabah olsun diye, yatmaya gittim.
Gece bir fırtına çıktı, bir fırtına çıktı, sanki yeri göğe karıştıracaktı.
Korkumdan bir sütleğen otuna yapıştım.
Sabah oldu, fırtına dindi. Yerimden kalkıp da ne göreyim?
Bizim tarladaki buğday başakları, değme çiftçinin, yapamayacağı bir ustalıkla harman olmamış mı?
"Eh'' dedim, gidip yardımcıbulup, harmanımı döveyim".
Ama lafımı bitirmemiştim ki, karşıdan azgın, kocaman bir ayı göründü, harmanın yanından bana doğru geliyordu.
Yerden bir taş alıp, belki korkuturum diye fırlattım.
Taşı atmamla, alevin çıkması bir oldu.
Meğerse attığım taş, çakmak, ayının dişi ise çelikmiş.
Çıkan alev de bizim harmandanmış.
Üç gün üç gece sönmesini bekledim.
Sönünce külleri karıştırmaya başladım.
Yalnız yarısı yanıp, gerisi sağlam kalmış.
Aradım, aradım,
bu yükü kaldırabilecek ne bir deve,
ne bir fil ve ne de bir at buldum.
Bula bula, belinden yaralı bir karıncacık buldum.
Buğday tanesini sırtına yükleyip, bizim meşhur eve götürdüm.
Fakat karıncanın sırtı yük taşımaktan fenalaşmıştı,
hayvancağızı böyle salıvermek günah olacaktı, ilaç aradım.
"Hint cevizinin yağı iyi eder" dediler.
Böyle bir ağaç aradım, taradım, zor buldum. Ağaç pek yüksekti.
Üstüne çıkmaya üşendim, taşlamaya başladım.
Üç gün, beş gün durma dan taşladım,
fakat bir tek ceviz düşüremedim.
Attıklarım da geri yere düşmüyordu,
merak edip, ağaca çıktım; bir de ne göreyim?
Ağacın üzerinde kocaman bir tarla varmış?
Ne âlâ. Buraya karpuz ekerim, deyip, çekirdek getirdim.
Karpuz ektim.
Çok beklemeden, öyle büyük karpuzlar oldu ki,
bir tanesini fil bile götüremez.
Hele bir kesip tadına bakayım deyip, bıçağı sapladım.
Bıçak gitti, elim gitti, kolum gitti,
sonunda ben de gittim karpuzun içine...
Yedi yıl aradım, bulamadım.
Sonunda karpuzun kapısını buldum.

18 Mayıs 2012 Cuma

sibersahne.org sohbet

sohbet Türkiye'de insanların internet üzerinde en çok uğraş alanı ve aradıkları konuların başında sohbet gelir.Bu alanda yıllardır hizmet veren sibersahne.org kendisini baya geliştirmiş durumda.Kullanıcılarına mirc sohbet, kameralı sohbet, chatroulette ve omegle

12 Nisan 2012 Perşembe

sibersahne.org - sohbet

sohbet




Sibersahne.com ile başlayıp sibersahne.org ile devam eden sohbet serüvenimiz devam etmektedir.Sibersahne siteleri ile sizlere 2008 yılından bu yana halen hizmetini devam ettiriyor ! Yıllardır bizi ayakta tutan siz değerli kullanıcılarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.

18 Eylül 2011 Pazar

Sibersahne.org kameralı sohbet'ten 1 kişiye domain + hosting !

Sibersahne.org kameralı sohbet sitesinin düzenlemiş olduğu çekiliş ile 1 yıllık domain + hosting hediye kazanabilirsiniz.Yarışmanın düzenlediği sayfaya yorum atarak 1, web sitenizde yada blogunuzda tanıtarak 2, facebook üzerinde tanıtarak 1, webmaster forumlarında tanıtarak 1 çekiliş hakkı kazanarak hediyeyi kazanma şansınızı arttırabilirsiniz.